27 Nisan 2015 Pazartesi

Soma İçin Bir Olduk:  Anka Küllerinden Yeniden Doğan bir Kuştur...
Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.
Soma’daki faciada 301 işçimizi kaybettik, olaydan yaklaşık 5 bin çocuk etkilendi. “Benim adım Esma, benim adım Sıla, benim adım Dilara, benim adım Abdurrahman… Biz bir robot yaptık. Grubumuzun adı Anka oldu. Anka küllerinden yeniden doğan bir kuştur.” Bilim Kahramanları Derneği’nin projesiyle çocuklar, bilim ve teknolojiyle meşgul oldular, acılarından biraz uzaklaşıp normal hayata döndüler.
Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.
Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!

2 Nisan 2015 Perşembe

Soru:

Ben, hızlı namaz kılan birisiyim. Yani ben, Fatiha sûresi ile diğer kısa sûreleri hızlı bir şekilde okuyorum.Namazdaki hareketlerim aynı şekilde hızlıdır. Bu davranışım câiz midir?

Cevap:
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Sünnet olan; Kur'an okuyan kimsenin, ister Fatiha sûresi olsun, isterse başka bir sûre olsun, Kur'an'ı okurken onu tertilli olarak okuması, okuduğunu iyice düşünüp akıl etmesi için de kıraatında acele etmemesidir. Dolayısıyla Kur'an okuyan kimse için sünnet olan; okuduğunun anlamını iyice düşünerek ve akıl ederek okuması, tertilli okuması ve acele etmemesidir.
Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( ... وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً )) [ سورة المزمل من الآية: 4 ]
"... ve Kur'an'ı tertil ile (kelimelerin hakkını vererek, tane tane) oku." (Müzzemmil Sûresi: 4)
Yine Allah -azze ve celle- şöyle buyurmuştur:
((كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُوا الأَلْبَابِ )) [ سورة ص الآية: 29]
"(Ey Rasûl!) Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve akıl sahipleri (Allah'ın kendilerini sorumlu tuttuğu şeyleri) hatırlasınlar." (Sâd Sûresi: 29)
Bazı harfleri veya âyetleri ihlal eden hızlı okuyuş, câiz değildir. Aksine Kur'an okuyan kimsenin, doğru ve açık bir şekilde okuyabilmesi için kıraatında yavaş olması ve anlamını düşünüp akıl edebilmesi için tane tane okuması gerekir.
Bir kimse, kıraatında bazı harfleri telaffuz etmiyorsa ve bazı harfleri değiştiriyorsa, bu kıraat câiz değildir. Aksine harfleri ve kelimeleri tam olarak noksansız bir şekilde edâ edebilmesi için yavaş yavaş ve tertilli okuması gerekir.
Aynı şekilde namazında da böyle olması gerekir. Buna göre rükûda, secdede, iki secde arasındaki oturuşta ve rükûdan sonraki ayakta duruşta acele etmemelidir.Aksine teenî ile ve mutmain olacak bir şekilde kılmalıdır. Namaz kılan kimsenin böyle yapması, kendisine farzdır. Çünkü namazda mutmain olmak, yerine getirilmesi gereken farzdır. Secdede başını, karganın yemini gagalaması gibi indirip kaldırmak ve namazda acele etmek, namazı bozar.
Soruyu soran kimseye rükû sırasında mutmain oluncaya kadar beklemesini, acele etmemesini ve üç defa veya daha fazla şu duâyı okumasını tavsiye ederiz.
(( سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ.))
"Çok büyük Rabbimi tüm noksanlıklardan tenzih ederim."
Bu duâdan sonra şu duâyı da okur:
(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ. اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ))
"Allahım! Sana hamd ederek, seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Allahım! Beni bağışla."
Başını rükûdan kaldırdıktan sonra mutmain oluncaya kadar ayakta bekler.Bu sırada şu duâyı okur:
(( رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ، حَمْداً كَثِيراً طَيِّباً مُبَارَكاً فِيهِ، مِلْءَ السَّمَاوَاتِ وَمِلْءَ الأَرْضِ وَمِلْءَ مَا بَيْنَهُمَا، وَمِلْءَ مَا شِئْتَ مِنْ شَيْءٍ بَعْدُ))
"Rabbimiz! Riyâdan uzak ve bereketi kesilmeyen çokça hamd, yalnızca sanadır. Gökler dolusu, yerle gökler arasındaki mesafe dolusunca ve bundan sonra dilediğin şeyler dolusunca (hamd yalnızca sanadır)."
Namaz kılanın bu şekilde söylemesi, kendisi için daha fazîletlidir.
(( رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ))
"Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır."
Rükûdan doğrulduktan sonra bu duâyı okumak, doğru olan görüşe göre vâciptir.
Eğer bu duâya (Rabbimiz! Hamd, yalnızca sanadır) şunu ekleyerek okursa, daha kâmil ve daha fazîletli olur:
((...حَمْداً كَثِيراً طَيِّباً مُبَارَكاً فِيهِ، مِلْءَ السَّمَاوَاتِ وَمِلْءَ الأَرْضِ وَمِلْءَ مَا بَيْنَهُمَا، وَمِلْءَ مَا شِئْتَ مِنْ شَيْءٍ بَعْدُ))
"... Riyâdan uzak ve bereketi kesilmeyen çokça hamd, yalnızca sanadır. Gökler dolusu, yerle gökler arasındaki mesafe dolusunca ve bundan sonra dilediğin şeyler dolusunca (hamd yalnızca sanadır)."
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den bu duânın üzerine şu fazlalık da gelmiştir:
(( مِلْءَ السَّمَاوَاتِ وَمِلْءَ الأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا، وَمِلْءَ مَا شِئْتَ مِنْ شَيْءٍ بَعْدُ، أَهْلَ الثَّنَاءِ وَالْمَجْدِ، أَحَقُّ مَا قَالَ الْعَبْدُ. وَكُلُّنَا لَكَ عَبْدٌ. اَللَّهُمَّ لاَ مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ، وَلاَ مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ، وَلاَ يَنْفَـعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ ))
"Gökler dolusu, yerle gökler arasındaki mesafe dolusunca ve bundan sonra dilediğin şeyler dolusunca (hamd yalnızca sanadır) ey övgü ve şeref sahibi! Bir kulun -ki hepimiz senin kulunuz- söylediği şu söze en lâyık olan sensin:
- Allahım! Senin verdiğine mâni olacak, senin mâni olduğuna da verecek kimse yoktur. Makam sahibinin sahip olduğu şeyler, senin katında kendisine hiçbir fayda vermez."
Bu duâ en kâmil olanıdır.
Aynı şekilde secde ettiği zaman secdede de acele etmemelidir. Alın, burun, iki avucun iki, iki diz ve iki ayak parmaklarının ucu olmak üzere yedi aza üzerine secde etmelidir. Mutmain olacak şekilde ve acele etmeden secde etmelidir.
Secdede üç defa şu duâyı okumalıdır:
(( سُبْحَانَ رَبِّيَ الأَعْلَى. سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، اللَّهُمَّ إغْفِرْ ليِ))
"En yüce olan Rabbimi tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Allahım! Sana hamd ederek seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Allahım! Beni bağışla."
Ardından kolayına gelen şu duâyı da okur.
(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ ذَنْبِي كُلَّهُ، دِقَّهُ وَجِلَّهُ، وَأَوَّلَهُ وَآخِرَهُ، وَعَلانِيَتَهُ وَسِرَّهُ))
"Allahım! Günahlarımın hepsini; küçüğünü ve büyüğünü, ilkini ve sonunu, âşikarını ve gizlisini bağışla."
Bu, meşrû olan duâdır.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşturÇ
(( أَقْرَبُ ماَ يَكوُنُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَ ساَجِدٌ، فَأَكْثِروُا الدُّعاَءَ)) [ رواه مسلم ]
"Kulun, Rabbine en yakın olduğu an, secdede olduğu andır. Bu sebeple secdede çokça duâ edin." (Müslim)
Yine şöyle buyurmuştur:
((…أَماَّ الرُّكوُعُ فَعَظِّموُا فِيهِ الرَّبَّ،وَأَماَّ السُّجوُدُ، فَاجْتـَهِدُوا فيِ الدَعَاءِ، فَقَمِنٌ أَنْ يُسْتَجاَبَ لَكُمْ)) [ رواه مسلم ]
"Rükûda Rabbi (Allah’ı) yüceltin, secdede ise çokça duâ etmeye gayret edin. Çünkü secdede yapılan duâ, kabul olunmaya daha lâyıktır." (Müslim)
Bu sebeple mü'minin secdesinde acele etmemesi, aksine mutmain olacak şekilde secde etmesi gerekir.Çünkü bu, yerine getirilmesi gereken namazın rükünlerinden birisidir. Bununla beraber namaz kılan kimsenin, namazın rükünlerini yerine getirirken daha ağır hareket etmesi ve acele etmemesi, secdesinde "Subhâne Rabbiye'l-A'lâ" duâsını tekrar etmesi kendisine meşrû kılınmıştır. Rükûda "Subhâne Rabbiye'l-A'lâ" duâsını bir defa okuması, vâciptir. Fakat bu duâyı üç veya beş veyahut da yedi defa okursa, daha fazîletlidir.
Yine iki secde arasında mutmain olacak şekilde beklemeli ve acele etmemelidir. İki secde arasında bütün eklemleri yerlerine dönünceye kadar belini doğrultmalı ve şu duâyı okumalıdır:
(( رَبِّ اغْفِرْ ليِ، رَبِّ اغْفِرْ ليِ، رَبِّ اغْفِرْ ليِ. اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ، وَارْحَمْنِي، وَاهْدِنِي، وَاجْبُرْنِي، وَعَافِنيِ وَارْزُقْنيِ، وَارْفَعْنيِ))
"Rabbim! Beni bağışla. Rabbim! Beni bağışla. Rabbim! Beni bağışla. Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni doğru yola ilet, beni islah eyle, bana âfiyet ver, bana rızık ver ve beni yücelt."
Bu duâların hepsi Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelmiştir. Bu sebeple müslümanın Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i örnek almalı, O'nun sünnetine göre hareket etmeli ve namazın bütün rükünlerinde acele etmemelidir. Zirâ namaz, dînin direğidir ve namazın yeri ve önemi çok büyüktür.
Soruyu soran kimseye buna önem vermesini, bu konuda Allah Teâlâ'dan korkmasını, her işinde Allah Teâlâ'nın rızâsını gözetmesini, namazını mutmain olacak şekilde ve acele etmemek üzere tam kılmasını tavsiye ederiz.
Aynı şekilde kıraatını da mutmain olacak şekilde harfleri tane tane okumalı ve acele etmemeli, aksine okuduğundan istifâde edecek şekilde akıl ederek ve düşünerek açık okumalıdır.
Allah Teâlâ'dan herkesi hayırlı amellerde muvaffak kılmasını dileriz."
Abdulaziz b. Baz; "Nuru'n Ale'd-derb Fetvâları"; c: 2, s: 272

Hızlı Namaz Kılmak

Cadı bayramı, İslam dinine aykırı unsurları barındırmadığı sürece normal diğer mübah eğlenceler gibidir. 


Bütün oyun ve eğlenceler, insanın yapması gereken bazı görevlere mani veya ertelenmesine sebep olduğu takdirde, haram veya mekruh sayılmıştır. Bu tür olumsuz unsurları içermediği takdirde mübah sayılır.

Bu bayramın kutlanmasının amacı da -dosdoğru yoldan bir nebze de olsa uzaklaştırmak, aykırı düşüncelere malzeme yapmak vs. gibi- olumsuz unsurları taşıyıp taşımadığı da önemlidir.

Cadılar Bayramı İslam'a Göre Haram mı?

24 Mart 2015 Salı

Resmi Büyük Boy Görmek İçin Tıklayın

 Etkinlik Hakkında

Başrollerde İrfan Aslancan,Erdem Karaduman ve Burak Yaraş'ın Bulunduğu etkinlik 25.03.2015 tarihinde yapılacak.

Etkinlik Murat Arıbaş Tarafından Düzenlenecek.

Toplam 5 Sahneden oluşacak etkinlikte Seyit Onbaşı,Düşman Askerleri,Şehit Anneleri ve Savaş anınada yer verilecek.

Etkinlik Konaklı Gazi Ortaokulu Öğrencileri Tarafından Yapılacak.

Etkinliğimizde Şiir Dinletisi ve İkramlara Yer Verilecek

Ayrıca Raziye Aydınalp adlı öğretmenimiz eşliğinde hazırladığımız Çanakkale Resim Sergesini Görüceksiniz.

Etkinliğimiz Yaklaşık 4 Saat Sürecek.

Yeri:Antalya Üniversitesi Konaklı Kongre Merkezinde Gösterime Girecek.



Hepinizi Etkinliğimize Bekleriz.


 

















Konaklı Gazi Okulu Çanakkale Tiyatro Etkinliği

23 Mart 2015 Pazartesi

Taha suresi 27. ayet kekemelik çeken, konuşması zor olan kişiye 7 gün boyunca 21 defa
 Besmele-i Şerif ile başlanarak okunur ve ağzına üflenir.
 Arapçası Besmele-i Şerif ile aşağıda yazdığım gibidir. 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِوَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي 
Okunuşu: Bismillâhirrahmânirrahim. Vehlul Ukdeten Min Lisâni

Kişi, kendi üzerinde deneyecek ise 

"Rabbişrahlî sadrî, ve yessirlî emrî, vehlül ukdeten min lisânî, yefkahû kavlî." şeklinde de okuyabilir.[1]


Konuşma Bozukluğu İçin Dua

22 Mart 2015 Pazar

İntihar Etmek

Sual: Düşmanın işkence ve tecavüzüne maruz kalacağını bilenin kendini ve yakınlarını öldürmesi veya acı duymamak için uyku hapı ile intihar etmesi günah mı?
CEVAPHastalık ve dünya sıkıntılarından kurtulmak için ölümü istemek caiz değildir. Fakat dindeki fitneler sebebiyle ölüm istenebilir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölümü istemeyin! Çünkü bir kişi iyi ise, yaşadıkça iyiliği artar. Kötü ise, hatalarından dönüp doğru yola gelebilir.) [Buhari]

(Sıkıntılardan dolayı ölümü istemeyin! Dayanamayan, "Ya Rabbi, hakkımda yaşamak hayırlı ise, yaşamayı, ölmek hayırlı ise, ölümü nasip et!" desin!)
 [Buhari]

Düşmanın her türlü işkence ve tecavüzüne maruz kalacağını bilen kimsenin kendini ve yakınlarını öldürmesi caiz değildir. Zorla tecavüze uğrayan günah işlemiş de olmaz. Ayrıca düşman elinde ölen şehit olur. Şehit olan kimse, ölüm acısını duymaz.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şehit, ölüm acısı duymaz, kabirde üzülmez, kıyametin dehşeti, hesap, mizan, sırat onu rahatsız etmez, doğruca Cennete gider.)[Beyheki]

Genel olarak imansız veya imanı zayıf olan intihar eder. Müslüman, intiharı düşünmez. Çünkü intihar, bir çare, bir kurtuluş değil, aksine tarifi imkansız azaplara kendini atmak demektir.

Ölüm acısı çok şiddetlidir
İntihar etmek, küfre yakın çok büyük günah olduğu için, ölürken dayanılmaz acılara maruz kalınır. Ölüm acısı, sanıldığı gibi bir an değildir. İntihar edince ahirette de daha büyük acılara girilir. Ahiret sıkıntıları dünya sıkıntıları gibi değildir. Çok ağırdır. Dünya sıkıntılarına dayanamayıp intihar eden, ölüm acısına ve ahiret sıkıntılarına nasıl dayanır? İntihar eden, dirilene kadar intihar acısını duyar. Kendini öldürmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Kendinizi öldürmeyiniz!) [Nisa 29]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Bir şeyle canına kıyana, Cehennemde onunla azap edilir.)[Buhari]

(İple boğazını sıkarak intihar eden, boğazı sıkılarak azap görür. Herhangi bir bıçakla intihar eden, Cehennemde bıçaklanarak azap görür.)
 [Buhari]

Bir kâfir, uyku hapı içerek veya narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra da ölse, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölüm meleğini görmek, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir.)[Ebu Nuaym]

(Ölüm acısı çok şiddetli ise de, ölümden sonraki acılara göre çok hafiftir.) [İ.Ahmed]

Dirilene kadar ölüm acısı duyulur. (İ.Evzai)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir.)

Narkozlu hasta, ameliyat acısını duymadığı gibi, salih mümin de kurşun yağmuruna tutulsa, vücudu dilim dilim dilinse ölüm acısını duymaz. Hazret-i Yusuf’un güzelliği karşısında kendinden geçen kadınlar, ellerini kestikleri halde farkına varamadılar. Ölüm meleğinin güzel suretini gören mümine Allahü teâlâ acı duyurmaz. İntihar etmek çok büyük günah ise de, intihar eden kâfir olmadığı için cenaze namazı kılınır.

Bizde, Tanzimat’tan sonra tek tük intihar olayları görülmeye başladı. Müslümanların çok olması intiharın yaygınlaşmasını önlemiştir. İntihar kelimesi, Tanzimat’tan önce yazılan lügatlarda bile yoktu. Dinsizliğin ve inanç zayıflığının intihar üzerindeki etkisi büyüktür. Avrupa’da, hayat standardı yüksek olan yerlerde, intihar oranı daha yüksektir. Bu oran, kuzeye gidildikçe artıyor. Avrupa’daki intihar oranı Türkiye’dekinden 15-20 kat daha fazladır. Mesela Fransa’da 100 bin kişiden 44’ü intihar etmektedir. İntiharda Türkiye en alt sıralardadır.

Eskiden İstanbul’da yıllarca kalmış olan araştırmacı Fransız Dr. A. Bayer diyor ki:
(Batı ülkelerinde insanların yalnız kalması, hayattan nefret etmeye, hatta intihara yol açmaktadır. Halbuki Müslüman Türkler arasında hiçbir zaman bu hâle tesadüf edilmez; medeni sayılan milletlerde çok sık görülen intiharı onlar bilmez. Müslümanlar, Allah’ın kendilerine bahşettiği varlığa tecavüzün, Allah’a karşı gelmek olduğuna inandıkları için, intiharı düşünmezler. Bunun için, intihar eden hiçbir İslam âlimi yoktur.)

Maalesef şimdiki bazı gençler, Avrupa'nın her türlü kötülüğüne özeniyorlar. İntihar etmek de bunlardan biridir.

Sual: İntihar eden veya öldürülen kimse, eceli ile ölmez mi?
CEVAPMuteber kitaplarda diyor ki:
Öldürülen kimse de, eceliyle ölür, ömrü ortadan kesilmiş olmaz. Ecel birdir. (Akâid-i Nesefi s.3, Cevheret-üt-tevhid 89. beyt, Avn-ül-mürid c.2 s.982, Bed-ul-emâli 62. beyt, Merah-ul-meâli s.209,Hediyyet-ül-mehdiyyin s.5, Nűr-ul-islâm s.246, Fıkhi ekber şerhi334, Hadika c.1 s.265, Teftâzâni-Şerh-il-akâid s.211, Ithaf-ul-mürids.213, Tenvir-ul-kulűb s.61, Berika s.233, Nuhbet-ül-leâli s.36, Hak dini Kur’ân dili c.2 s.1195)
Sual: (İntihar etmek benim kaderimde, alınyazımda var ise, günahı bana ait olmaz) demek doğru mu?
CEVAP Bu çok yanlıştır. Ezeldeki takdir, yani alınyazısı, bir emir değil, bir ilimdir. Kader, yani alınyazısı, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer yaratıkların yapacağı işleri bilmesi demektir. Kur'an-ı kerimde,(Allah her şeyi en iyi bilir) buyuruluyor. Allahü teâlâ da, ezeli ilmi ile, kulların kendi istekleri ile, günah veya sevap işleyeceğini, ne kadar yaşayacağını ve intihar edip etmeyeceğini bilir. Onun bu bilmesi, kulların yaptıkları işlere zorla bir müdahale değildir. Bu bakımdan günah işleyen de, intihar eden de, kendi isteği ile bunları yapmıştır.

Günah işleyen kâfir olmaz
Sual:
 Mehdi olduğunu söyleyen biri, «İntihar etmek küfürdür. Nisa suresinin 29. âyetinde yazıyor. Kâfir olduğu için cenaze namazı da kılınmaz» diyor. İntihar eden dini inkâr etmiyor ki, niye küfür olsun? Sadece haram işliyor. Amel imandan parça değil ki. Bu mutezile itikadı değil mi?
CEVAPEvet, Mutezile inancı böyledir. Bu bâtıl inanç, sinsice Müslümanlar arasında yayılmaya çalışılmaktadır. Amel imandan parça değildir. Yani günah işleyen kâfir olmaz. Günah işleyen kâfir olsaydı, yeryüzünde müslüman kalmazdı. İntihar edene kâfir denmez. Din kitapları diyor ki:

Şuuru yerinde iken intihar etmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır. (Berika)
İntihar eden kâfir olmadığı için cenaze namazı kılınır. (Dürer ve Gurer)

Şimdi bildirilen âyete bakalım:
(Ey iman edenler, aranızda karşılıklı rızaya dayanan ticaret hâli müstesna, mallarınızı, bâtıl [haksız ve haram] yolla yemeyin ve nefslerinizi öldürmeyin. Elbette Allah size merhamet eder. Düşmanlıkla, zulüm ve tecavüz ile bu yasakları işleyeni ateşe koyarız; bu ise Allah’a çok kolaydır.) [Nisa 29-30]

Burada faiz, kumar gibi bâtıl yollarla kazanç sağlayanların da Cehenneme atılacağı bildiriliyor. Haram yoldan para kazanmak küfür değil haramdır. Haram işleyenler elbette cezalandırılır.

(Nefslerinizi öldürmeyin)
 âyeti için, tefsirlerde, (Birbirinizin canına kıymayın) demek olduğu bildiriliyor. Başkasının canına kıymak da haramdır, küfür değildir. Sadece, müslümanı, müslüman olduğu için öldürmek küfürdür. Bu ise farklı şeydir. Müslümanı, müslüman olduğu için öldürmek ise İslam’a düşmanlık olduğundan dolayı küfürdür.

İntihara tevbe
Sual:
 Bir Müslüman intihar etmek için çok hap veya zehir içse, sonra pişman olup tevbe etse, az sonra ölse, intihar günahı affolur mu?
CEVAPEvet, affolur. İntihar etmek, başkalarını öldürmekten daha büyük günahtır. Kabirde Cehennem azabı çeker. Hemen ölmeyip tevbe ederse, bütün günahları affolur. Kabir azabı da çekmez. (İslam Ahlakı)
Yeis halindeki tevbenin kabulü hususunda ihtilaf edilmiş ise de, muhtar kavle göre Müslümanın tevbe etmesi sahih olur, fakat, kâfirin imana gelmesi sahih olmaz. (Dürr-ül muhtar)

Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.) [Bekara 37]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ölmeden az bir süre önce, tevbe edenin tevbesi kabul olur.) [İ. Ahmed]

İntihar, onursuz bir davranıştır
Sual: 
Bazı ülkelerde, işinde başarılı olmayanlar, yolsuzluğa karıştığı anlaşılan bakanlar, yöneticiler intihar ediyorlar. Bunun için de, intihar için onurlu davranış diyorlar. Bu doğru mudur?
CEVAPKesinlikle doğru değildir. Batının ilim ve teknikteki yenilikleri alınacağı yerde, her türlü ahlaksızlıkları taklit ediliyor. İntihar etmek de bunlardan biridir.

İmanı olan, intiharı düşünmez. İntihar bir kurtuluş değil, sonsuz acı azapların başlangıcıdır. İntihar etmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır!

Ötanazi
Sual: 
Ötenazi caiz midir?
CEVAP
Fransızcası euthanasie’dir. Ötenazi değil, doğrusu ötanazidir. Kelime olarak ölme hakkı demektir. Tedavisi mümkün olmadığı söylenen hastalıklarda, ilaç verip uyutarak veya başka şekilde, insanı veya hayvanı öldürmek demektir. Batılılar buna, acı çektirmeden öldürme diyorlar. Ölüm acısının dehşetini bilmedikleri için böyle yanlışlıklar yapıyorlar. Ölüm acısı, dünya acılarının hepsinden daha acıdır. Bir kâfir, uyku hapı içerek veya narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra da ölse, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allahü teâlâya yemin ederim ki, ölüm meleğini görmek, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir.) [Ebu Nuaym]

Ölüm acısından bir damla, dağ üzerine konsa, dağ tamamen erirdi.Şerh-i Hutab’da da böyle bildiriliyor. (Şir’a şerhi)

Avrupalılar, acı çekmeyeceğini zannederek, hayvanların başına tokmak vurup bayıltarak öldürüyorlarmış. Bu iş, hayvanlara eziyettir, haramdır. Hâlbuki boğazından Besmeleyle kesilince, hayvanlar acı duymaz. Şehitler ve mümin olanlar da, ölüm acısını duymazlar. Acıyı duyurmayan Allah’tır. Dinin emrine uygun kesilen hayvan acı duymaz.

Peygamber efendimiz, (Abdestli olarak ölen, ölüm acısı çekmez, çünkü abdest, imanlı olmanın alametidir) buyuruyor. Salih mümin, kurşun yağmuruna tutulsa, bu acıyı duymaz. Bir hadis-i şerifte, (Şehit, ölürken acı duymaz) buyuruluyor. (Beyheki)

Yusuf aleyhisselamın güzelliği karşısında, kadınlar ellerini kestikleri hâlde, bunun acısını duymadıkları gibi, mümin de, ölürken rahmet meleklerini ve Cennetteki makamını görüp, kalbi oradaki nimetlerle meşgulken ölüm acısını duymaz. (Şir’a şerhi)

Acı ve sıkıntı sebebiyle ölümü istemek caiz değildir. Bir hadis-i şerif meali:
(Sıkıntılardan dolayı ölümü istemeyin! Dayanamayan, “Ya Rabbi, hakkımda yaşamak hayırlı ise, yaşamayı, ölmek hayırlı ise, ölümü nasip et!” desin!) [Buhari]

Ötanazi, hastanın kendi rızasıyla olursa intihar olur. İntihar ise, büyük günahtır. İntihar bir kurtuluş değil, acı azaplara kendini atmaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir şeyle canına kıyana, Cehennemde onunla azap edilir.)[Buhari]

Kur’an-ı kerimde de mealen, (Kendinizi öldürmeyiniz!) buyuruldu.(Nisa 29)


Hastanın rızasıyla değil de, yakınlarının izniyle veya doktorun takdiriyle, acı çekmesin diye hasta öldürülürse, bu da cinayet olur. Cinayet de, yani insan öldürmek de, intihar gibi büyük günahtır. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allah’a şirk koşmak, ana babaya asi olmak, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek büyük günahtır.) [Buhari]

(Doğuda bir adam öldürülür de, batıda olan buna razı olursa, onu öldürme günahına ortak olur.) [İ. Gazali]

İki âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Âdem peygamberin oğlu Kabil, kardeşi Habil’e “Seni öldüreceğim" dediği zaman, Habil, “Sen beni öldürmek için elini uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam, ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” dedi.) [Maide 27, 28]

(Geçim endişesiyle, çocuklarınızı öldürmeniz, çok büyük günahtır.) [İsra 31]

Bu vesikalardan anlaşıldığına göre, ötanazi, intihar veya cinayettir, İslâmiyet'e aykırıdır. Hayvanları, tokmakla veya şokla bayıltarak öldürmek de hayvanlara eziyettir. İslâmiyet'in emrine uyan, dünyada da, âhirette de rahat eder.

İlaç kullanmayıp ölmek
Sual: 
Bir sohbette, (İlaç almayıp ölenin cenaze namazı kılınmadığı gibi, 90 kilometre hızla gidilmesi gereken bir yolda 100 kilometre hızla gidip kaza yapanın da, cenaze namazı kılınmaz. Çünkü ikisi de intihar etmiş olur) dendi. İntihar etse bile, cenaze namazı kılınmaz mı?
CEVAP
Sohbetteki söz yanlıştır. Her doktor ve herkes bilir ki, her ilacın tesiri kesin değildir. İlaç kullanmamak günah değildir. Bu konuda kitaplarda deniyor ki:
İlaç kullanmayıp ölen, günaha girmez. Çünkü ilacın faydası kesin değildir. (Redd-ül-muhtar)

İlaçların tesiri kesin olanlar da vardır. Bunun için tesiri kesin olan ilaçları kullanmak farzdır.

Yemeyip, içmeyip, açlıktan, susuzluktan ölen, günaha girer. Hâlbuki ilaç almayıp ölen, günaha girmez, fakat faydası kesin olan ilaçları kullanmak farzdır. (S. Ebediyye)

Etkisi kesin olan sebeplere yapışmayıp zarar görmek günah olur.(Hadika)

Etkisi kesin olan ilaçları almayıp günahkâr olarak ölenin, hattâ intihar edenin cenaze namazı kılınır.

İntihar edenin, yani kendini öldürenin cenaze namazı dört mezhepte de kılınır. (Mizan-ı kübra)
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Müslüman her ölünün cenaze namazını, intihar etmiş olsa da kılınız!) [Deylemi]

Yüz kilometre hızla giderken, kaza yapıp da ölürse şehit olur.

Dine aykırı konuşmalar yapılan böyle sohbetlerden uzak durmalıdır.

İntihar Etmek

21 Mart 2015 Cumartesi

Cimrilik

Sual: Cimri âlim olur mu?
CEVAPBilgili olmak ayrı şey, ilmi ile amel etmek ayrı şeydir. Dünyada yapılan bir iyiliğe ahirette 700, hatta daha fazla sevap verileceğine inanan kimse, cömert olmaya gayret eder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah katında, cömert cahil, cimri âlimden daha kıymetlidir.)[Deylemi]


(Cimrilikle iman, bir kulun kalbinde asla birlikte bulunamaz.)[Nesai]

(Cimri çok ibadet etse de, Cennete girmez. Cömert, çok günah işlese de Cehenneme girmez.)
 [R. Nasıhin]

Bu hadis-i şerifler müminler için söylenmiştir. Kâfir cömert de olsa Cennete giremez.

[Not: (Cimri, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) gibi hadis-i şerifleri açıklaması ile birlikte okumalıdır. Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar kötü ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Cimri, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) demektir. Hatta sevabı günahından çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.

(Cömert Cennete yakındır) 
hadis-i şerifi de böyledir. Yani cömerdin imanı yoksa ebedi olarak Cehennemde kalır. İmanı varsa, sevapları fazla ise Cennete gider. Ehl-i sünnete göre, iyilik eden muhakkak Cennete, kötülük eden muhakkak Cehenneme gider diye bir şey yoktur. Bir müminin günahı sevabından çok ise, affa ve şefaate de uğramamışsa, günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider. İmanı olmayan kimsenin ise, ne yaparsa yapsın, hiçbir iyiliği onu Cehennemden kurtaramaz. (İslam Ahlakı)] 
Tamah ve cimrilik
Sual:
 Cimrilikle tamah aynı mıdır, bunlardan kurtuluş yolu var mıdır?
CEVAPTamah, mal toplama, biriktirme hırsıdır. Cimrilik ise, harcanması gereken yerde para harcamaktan kaçınmaktır. Cimriliğin içinde tamah da vardır. Her hastalığın çaresi vardır. Önce hastalığı teşhis etmek gerekir! Hastalık belli olunca ona göre ilaç verilir. Allah’tan korkan, kötülük işlemekten çekinir. Tamahın kötü olduğunu bilen müslüman da bundan kaçar. Dinimizde mal sahibi olmak kötü değildir. Kur'an-ı kerimde mala hayır adı verilerek övülmüştür. [Bekara 180] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Mal, salih kimse için ne güzeldir.) [Taberani]

Mal, kıymetli olduğu için onu israf etmek haramdır. Süfyan-ı Sevri hazretleri, malın insanın silahı olduğunu söyleyerek, insanın canını, malını, sıhhatini, dinini, şerefini mal ile koruyacağını bildirmiştir.
Dinimiz malı böyle övmüş, fakat mal hırsını, mal sevgisini yermiştir. Zengin olmak başka, mala muhabbet başkadır. Tamah mala muhabbettir. Tamahkâr malını hayırlı işlerde kullanamaz. Mal sevgisinin kötü olduğunu bildiren hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(İnsan yaşlandıkça, iki şeyi gençleşir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.) [Buhari]

(Mal ve makam sevgisinin, müminin dinine vereceği zarar, iki aç kurdun, koyun sürüsüne vereceği zarardan daha fazladır.)
[Bezzar]

(Sakın tamahkâr olmayın! Tamah, fakirliğin tâ kendisidir.)
[Taberani]

(Kanaat eden, en çok şükredenlerden sayılır.) [İbni Mace]

(Aza kanaat etmeyen, çok ile doymaz.)
 [Beyheki]

(Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi yeşertmesi gibi kalbde nifakı yeşertir.)
 [İ. Gazali]

(İnsanoğlunun iki dere dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.)
 [Buhari]

(Zenginlik, mal çokluğu değil, gönül zenginliğidir.)
 [Buhari]

Kur'an-ı kerimde bildiriliyor ki, İbrahim aleyhisselam, (Ya Rabbi, beni ve çocuklarımı puta tapmaktan koru!) diye dua etmiştir. Puttan maksat para sevgisidir. Demek ki, parayı sevmek, puta tapmak gibidir. Bunun için (Paraya tapan helak oldu) buyuruldu. (Altın ve gümüşün kulu helak oldu. Sürçmedi, tamamen helak oldu) hadis-i şerifi, parayı çok sevenlerin akıbetini haber vermektedir. (Tirmizi)

Kanaat gibi zenginlik olmaz. (Âlim ilme, tamahkâr da mala doymaz)buyuruldu.

İnsan, genelde cimridir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(De ki, "Eğer Rabbimin rahmet hazineleri sizin olsaydı, tükenir korkusuyla yine de vermeyip cimrilik ederdiniz." Gerçekten insan çok cimridir.) [İsra 100]

(Allah’ın ihsan ettiği mal ile cimrilik yapanlar
 [zekât vermeyenler]iyi yaptıklarını [zengin kalacaklarını] mı zannediyorlar? Halbuki kendilerine kötülük ediyorlar. Cimrilik edip vermedikleri o mallar,[Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde] boyunlarına dolandırılacaktır.) [A. İmran 180]

Cimriliğin zararları
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cimrilik, helak edicidir.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, yemin ederek cimrinin Cennete girmeyeceğini bildirdi.) [Tirmizi]

(Cimri abid olsa da, Cennete girmez.) 
[Taberani]

(En kötü hastalık cimriliktir.) [D. Kutni]

(Cimri, öyle bir kedere boğulur ki, artık sevinç ve ferahlık yüzü görmez.) [İ. Gazali]

(Her sabah iki melekten biri, "Ya Rabbi, infak edene karşılığını ver!" diye, diğeri de, "Cimrilik edenin malını helak et!" diye dua eder.) 
[Buhari]

("Hakkımın zerresinden vazgeçmem" demek cimrilik için kâfidir.)
[Hakim]

(Kaybettiği dünyalığa üzülen, Cehenneme yaklaşmış olur.) [İ. Gazali]

(Ya Rabbi cimrilikten sana sığınırım.) [Müslim]

Savaşta ölen oğlu için (Vah şehidim) diye ağlayan kadına, Peygamber efendimiz, (Şehit olduğunu nereden biliyorsun? Belki boş konuşur, belki de cimri idi) buyurdu. (E. Ya’la)

Cimriliğin tedavisi


Sual: Cimrilik neden meydana gelir, tedavisi nasıldır?
CEVAPCimriliğin, diğer kalb hastalıkları gibi, ihlas noksanlığı, iman zayıflığı ve hatta küfürle ilgisi vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemi]

Kur'an-ı kerimde de kâfirlerin cimrilik ettiği bildirilmektedir:
(Cimrilik eden, hem de herkese cimriliği tavsiye eden ve kendilerine Allah’ın fazlından verdiğini gizleyen kâfirlere hor ve hakir edici bir azap hazırladık.) [Nisa 37]

Cimrilik mal sevgisinden meydana gelir. Cimriliğin sebebi, uzun yaşama ümidi ile parasız kavuşamayacağı arzularıdır. Eceline üç gün kaldığını bilse, cimriye mal vermek zor gelmez. Fakat çocukları olur, onların yaşamasını kendi yaşaması gibi kabul ederse, cimriliği yine artar. Bu bakımdan çocuklar, cimrilik sebebi olabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuk, cimrilik sebebidir.) [Hakim]

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Mallarınız, çocuklarınız, sizin için fitnedir, imtihandır.) [Tegabün 15]

(Mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın!)[Münafikun 9]

Zengin cimriler
Kimi, çok zengindir, hiç kimsesi yoktur, yaşlanmıştır, öldükten sonra, malının başkasına kalacağını da bilir. Buna rağmen, sırf mala olan sevgisinden dolayı, zekât vermez, hastalansa doktora gitmez, birkaç ilaç almakla yetinir. Hatta kendi malını yemeye bile korkar. Para, insanı ihtiyacına ulaştıran bir vasıta olduğu için sevilir. Tatlıya ulaştıran her şey tatlıdır. Cimri, tatlıyı unutmuş görünüp, tatlı alacak parayı sever.

Malı, Allah yolunda harcamak için biriktirmenin zararı olmaz. Hadis-i şerifte (İyi kimseye, malın iyisi ne güzel yakışır) buyuruldu. İyi yolda harcanmayan paranın vebali vardır. Taparcasına parayı sevmek kötüdür. Hadis-i şerifte (Altın ve gümüşün kuluna [paraya tapana] lanet olsun!) buyuruldu. (Tirmizi)

Her hastalık, sebebinin zıddı ile tedavi edilir. Nefsin çeşitli arzularından kurtulmanın, ilacı, aza kanaat ve sabırdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın ihsan ettiği az rızka, kanaat eden mümin, kurtuluşa ermiştir.) [Müslim]

(Kanaat tükenmez hazinedir.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ kanaat edeni, kanaatkâr yapar.)
 [Taberani]

(Aza kanaat etmeyen, çok ile doymaz.) [Beyheki] Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.

Çocuklarının fakir kalacağı korkusunun ilacı ise, cimrilikle zengin olunamayacağını, bıraktığı malları boşa harcayabileceklerini, hatta bazen servetin kötü yollara sevk ettiğini, zengin olacaklarsa bir başka yerden buna kavuşacaklarını düşünmelidir. Her zenginin, miras sebebiyle zengin olmadığını, mirasa konanların ise, boşa harcadıklarını da bilmek gerekir. Çocukları iyi olursa, Allahü teâlânın onlara kâfi geleceğini, kötü olurlarsa, bıraktığı malları, kötü yollarda harcayacaklarını düşünmelidir!

Birçok cimrinin gafletle öldüğünü, hasret çektiğini, bıraktığı malı mirasçıların harcadığını göz önüne getirmelidir. Cimriliğin her bakımdan kötü olduğunu düşünmelidir!

Aşırı mal sevgisinin ilacı, o maldan ayrılıp uzaklaşmaktır. Faydalı işte kullanmadığımız malı, denize atıp aşırı sevgisinden kurtulmak, cimrilikle saklamaktan daha az zararlıdır. Bir malı cimrilikle saklamak, riya ile başkasına vermekten daha kötüdür.

Mal, yılan gibi, içinde hem zehir ve hem ilaç vardır. Malı kullanmayı bilmek gerekir. Yani biz malı kullanmalıyız, mal bizi kullanmamalıdır!

Cimrilik, verilmesi gerekeni vermemektir. Mesela yemeği olanın, aç komşusuna vermemesi, cimrilik olur. Cömertlik, cimrilikle israfın arasında orta yoldur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlar harcadıklarında, ne israf, ne de cimrilik ederler; bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.) [Furkan 67]

Cömert miyim, cimri miyim?
Sual:
 Bir kimse, kendinin cömert veya cimri olduğunu bilebilir mi?
CEVAPBir kimseye verdiği şey zor gelmezse, cömert sayılır. Zor gelirse cömert sayılmaz. Mürüvvetin icapları ile iktifa eden, cimrilikten kurtulur. Mürüvvet, insanlık demektir.

Hazret-i Hasan da buyurdu ki: "Mürüvvet, kulun, dinini muhafaza edip nefsini korkutması, misafirini iyi karşılaması, münazaalarda, güzel davranması demektir. Ululuk ise, komşuya eziyet etmemek ve zorluklara göğüs germektir. Kerem de istemeden vermek, yerinde yemek yedirmek, saile yumuşak davranmak ve bol vermektir."

Zekâtı severek veren, kurban kesen cömerttir. Hadis-i şerifte,(Zekâtını severek veren, misafirini ağırlayan, darda kalana yardım eden cimrilikten kurtulur) buyuruldu. (Taberani)

Misafir ağırlamak
Malı saçıp savurmak ne kadar kötü ise, malı korumak da o kadar mühimdir. Misafire ikram etmek ise, malı korumaktan mühimdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Misafir ağırlamayanda hayır yoktur.) [İ. Ahmed]

(En iyiniz, yemek yedireninizdir.) [Hakim]

(Allahü teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) 
[İ. Gazali]

(Yemek sofrası misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler, ev sahibine istiğfar ederler.) [Taberani]

(Arkadaşına, arzu ettiği yemeği ikram edenin günahları affolur.)
[Bezzar]

Bir insanın karnını bir sefer doyurmanın bile ne kadar mühim olduğu görülüyor. Birini ömür boyu doyurmak veya öldükten sonra ebedi olarak doyurmaya sebep olmak daha büyük sevaptır. Bunu esirgemek ise çok kötüdür. Onun için, (Cimrilerin en kötüsü, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmayandır) buyurulmuştur.

Her bakımdan cömert olmaya heves etmelidir! Çünkü, cimrinin malı felakete uğrar, cömert de verdikçe, fazlası ile alır. Hadis-i şerifte(Cömerdin evine rızk, devenin göğsüne vurulan bıçaktan daha tez gelir) buyuruluyor. (İbni Mace)

Yüksek tansiyonu olanın, hacamat yaptırması sağlık açısından iyidir. Kan vermekle sağlığa, yeni kana kavuştuğu gibi, misafir de rızkı ile gelir, kırk gün bereket bırakıp gider. Gerekli yerlere vermekle, cömerdin eli daralmaz. Peygamber efendimiz, yemin ederek (Sadaka vermekle mal azalmaz) buyurdu. (Tirmizi)

Şeytan ise cimriliğe teşvik eder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Şeytan fakirlikle korkutup, size cimriliği emreder.) [Bekara 268]
Cimri, rızk için endişelenmemelidir! Her mahlukun rızkını Allahü teâlâ verir. (Her canlının rızkı Allah’a aittir.) [Hud 6]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rızk için üzülme, takdir edilen rızk seni bulur.) [İsfehani]

(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) 
[İbni Hibban]

Peygamber efendimize inanan, vermekle malın azalmayacağını bilen bir müslüman, nasıl olur da, şeytana uyup cimrilik edebilir? Yahya aleyhisselam, (Şeytan cimri mümini sever, fâsık da olsa, cömertten nefret eder) buyuruyor. Bişr-i hafi hazretleri de (Cimriyle karşılaşanın kalbi katılaşır) buyuruyor. Hadis-i şerifte ise (Aman cimrilikten çok sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir) buyuruluyor. (Müslim)

Sual: Misafire fazla ikram veya yüksünerek hizmet etmek günah mıdır?
CEVAPMisafire ikram çok sevaptır. Misafiri nimet bilmelidir. Her nimetin bir külfet karşılığı olduğu unutulmamalıdır! Külfetsiz nimet olmaz. Elbette misafirin sıkıntısı olur. Yüksünmeden hizmet etmelidir! Misafiri ganimet bilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kavme hayır murat ettiğinde, onlara hediye olarak misafir gönderir. Misafir, rızkı ile gelir-gider. Allahü teâlâ da ev halkını mağfiret eder.) [Ebu Nuaym]

Hak teâlânın bir hediyesi olan misafire ikram etmelidir! Misafir gelmezse üzülmelidir! Çünkü hadis-i şerifte (Misafir girmeyen eve melek de girmez) buyurulmuştur. Misafir gelmemesini istemek doğru değildir. Çünkü Peygamber efendimiz (Misafir istemeyende hayır yoktur) buyurmuştur. Misafir için fazla ikram ve külfete girmemelidir! Misafir rahatsız olur. Hadis-i şerifte, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini küstüren Allah’ı küstürmüş olur. Allah’ı küstürene de Allah buğzeder)buyurulmuştur. (İbni Lal)

İktisadın önemi
Sual:
 İktisat eden cimri sayılır mı?
CEVAPCimrilik de, israf gibi kötü huydur. Dinimiz, her işte orta yolda olmayı, iktisat etmeyi emreder. Aza kanaat eden, nafakasını kolay temin eder, geçim sıkıntısı çekmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, tok gözlü olanı zengin eder.) [Buhari]

(Müminin izzeti, insanlara karşı tok gözlü olmasıdır.) [Hakim]

(Yetecek rızka sahip olan ve Allahü teâlânın kendine verdiği rızka kanaat eden müslüman kurtulmuştur.) 
[Müslim]

(Kimseye muhtaç olmadan yaşayan kanaatkâr müslümana ne mutlu!) 
[Tirmizi]

(Müjde o kimseye ki, hidayete kavuşmuş, müslüman olmuş, maişeti de yetecek kadardır ve buna kanaat etmiştir.) 
[Tirmizi]

(Fakir-zengin herkes kıyamette "Keşke dünyada, geçinecek miktardan fazla malım olmasaydı" diyecektir.) 
[İbni Mace]

(Şüphelilerden sakın ki, insanların en abidi olasın! Kanaat et ki, en çok şükredenlerden olasın! Kendin için sevdiğini başkaları için de sev ki, hakiki mümin olasın!)
 [İbni Mace]

(İnsan, elindeki ihtiyacına yeterken, kendini azdıracak olan daha fazla mal ister. Aza kanaat etmez, çok ile de doymaz. Ey insanoğlu, vücudun afiyette ve günlük ihtiyacın mevcut olarak sabahlarsan, artık bu sana kâfi gelir.) 
[Beyheki]

Tamahtan kurtuluş yolu
Kanaatkâr kimse, iktisat da ederse, tamahkârlıktan kurtulur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İktisat eden, sıkıntı çekmez.) [Taberani]

(Kurtarıcı üç şeyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riayet etmektir.) [Beyheki]

(İktisat etmek, maişetin yarısıdır.) 
[Hatib]

(Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır.) [Deylemi]

(Geçimde iktisat etmek, peygamberliğin yirmide biridir.) 
[Ebu Davud]

(İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.) [Bezzar]

Rızk için endişeİnsan, rızk için endişeye düşüp sıkıntıya girmemelidir! Her mümin, rızkı Allah’ın verdiğine inanıp, Ona güvenmelidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbin, rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Elbette O, kullarının her hâlini bilir. O, her şeyi çok iyi görür. Geçim endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin! Onların da, sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük günahtır.)[İsra 30, 31]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ey insanlar, rızkınızı güzel yollardan arayın! Herkes takdir edilenden fazla rızka kavuşamaz. Takdir edilen rızka kavuşup onu yemedikçe de dünyadan göçmez. İstemese de rızkı kendine verilir.) [Hakim]

(Cebrail aleyhisselam bildirdi ki, rızkını yemeden kimse ölmez. Öyle ise Allah’tan korkun, rızkınızı güzel yollardan arayın!)
[Hakim]

Peygamber efendimiz, (Eğer Allah korkusunu kendinize sermaye edinirseniz, rızkınız, ticaretsiz ve sermayesiz gelir) buyurup şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu: (Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve rızkını ummadığı yerden gönderir.)[Taberani- Talak 2,3]

Yalan ve cimrilik
Sual: 
Bir hadis-i şerifte, (Her işittiğini söylemek yalan olarak yeter. Hakkımın zerresinden vazgeçmem demek de cimrilik olarak yeter) deniyor. Her işitilen doğru olsa da mı yalan oluyor? Bir de hakkını almak, niye cimrilik oluyor?
CEVAPHer duyduğunu söyleyen, duyduğunu yanlış anlamış olabilir, ilave çıkarma yapabilir, neticede yanlış şeyler söyler. Çok söyleyenin her sözü mubah olsa bile, malayani ile uğraşmak caiz olmaz. Onun için her işittiğini söylemek çeşitli sebepler yüzünden caiz değildir. Çok söz hakkında çok söz vardır. Birkaçı şöyledir:
Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.

Söz insanın terazisidir. Fazlası ziyandır.

Çok konuşmak dostluğu bozar.

Çok konuşanın gafı da çok olur.

Söz gümüşse sükût altındır.

Konuşmakla ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Çok konuşan çok yanılır.) [Taberani]

(Dilini tutan kurtulur.) [Tirmizi]

(Rahat isteyen sussun!) [Ebu-ş-şeyh]

(Selamet isteyen, dilini tutsun!) [İ.Ebid-dünya]

(Susmak, hikmettir.) [Deylemi]

(En makbul amel dilini tutmaktır.) [Taberani]

(Dilini tutan, şeytanı mağlup eder.) [Taberani]

(Sükût eden bir mümine yakın olun! O hikmetsiz değildir.) [İbni Mace]

(Kurtuluş için dilini tut.) [Tirmizi]

(Kişiyi Cehenneme sürükleyen dilidir.) [Tirmizi]

(Dilini tutmayan, tam imana kavuşamaz.) [Taberani]

(Çok konuşmak kalbi karartır.) [Beyheki]

(Kusurların çoğu dildendir.) [Taberani]

(En iyi şey, dilini tutmaktır.) [Taberani]

Cimrilik, verilmesi gerekeni vermemektir. Zerre haktan vazgeçmeyen kimse, nasıl gönül rahatlığı ile zekâtını verebilir? Sadaka verebilir? Muhtaçlara ihsanda bulunabilir ki? Cimrilikten ve cimriliğe yol açan şeylerden sakınmalıdır. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Her sabah bir melek, "Ya Rabbi, infak edene bol karşılık ver" der, bir melek de, "Cimrilik edenin malını helak et" diye dua eder.)[Buhari]


(Allahü teâlâ katında cömert cahil, cimri âlimden daha üstündür. Çünkü cimrilik en ağır hastalıktır.) [Dare Kutni]

(Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etti.) [Müslim]

Demek ki çok konuşmak yalana sebep olur, hakkın zerresinin peşinde koşmak da cimriliğe yol açar.

Ahlak Bilgisi #Cimrilik

Acelecilik

Sual: Acele etmek uygun mu? Daha çok hangi işlerde acele etmek gerekir?
CEVAPİnsanın fıtratında acelecilik vardır. İki âyet-i kerime meali:
(İnsan aceleci [tabiatta] yaratıldı.) [Enbiya 37]

(İnsan pek acelecidir.) [İsra 11]


Acele işe şeytan karışır. İki hadis-i şerif meali:
(Acele şeytandan, teenni Rahmandandır.) [Tirmizi]

(Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.) [Beyheki] (Teenni, acelenin zıttıdır.)

O hâlde, işlerde acele etmemeli ve hemen karar vermemeli! Aceleyle verilen kararlara şeytan karışır. Nefsin istediği bir şey hatıra gelince şeytan, (Fırsatı kaçırma, hemen yap!) der. Onun için kalbe gelen şeyi yapmadan önce, bu işten Allahü teâlâ razı mı, sevab mı, günah mı diye düşünmeli! Günah değilse yapmalı! Böylece teenni edilmiş, yani acele edilmemiş olur.

Yalnız 5 yerde acele gerekir:
1- Misafir gelince, hemen yemek vermeli,
2- Günah işleyince, hemen tevbe etmeli,
3- Namazı vakti girince, hemen kılmalı,
4- Defin işini acele yapmalı,
5- Kız veya oğlan çocuklara din bilgilerini ve namaz kılmayı öğrettikten sonra, büluğa erip de dengi çıkınca, hemen evlendirilmelidir. Eşiat-ül-lemeat kitabındaki hadis-i şerifte, (Ya Ali, üç şeyi geciktirme! Namazı vakti girince hemen kıl, cenaze namazını hemen kıl! Dul veya kızı, küfvü isteyince, hemen evlendir!) buyuruldu. (Tirmizi) O hâlde, namazını kılan, günahlardan sakınan ve nafakasını helalden kazanan biri varsa, hemen onunla evlendirmeli! Eğer evlendirilmezse, fitneye sebep olabilir. Bir hadis-i şerif meali:
(Dinini, ahlâkını beğendiğiniz bir kimse, kızınıza talip olursa, hemen evlendirin! Eğer evlendirmezseniz, fitne ve fesada sebep olursunuz.) [Tirmizi]

İbadetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmeli. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Ölmeden önce tevbe edin! Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele edin! Allahü teâlâyı çok hatırlayın! Zekât ve sadaka vermekte acele edin! Böylece Rabbinizin rızklarına ve yardımına kavuşun!) [İbni Mace]

(Sadaka vermekte acele edin, çünkü bela sadakayı geçemez.)
[Beyheki]

(Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz: Ölmeden önce hayatın kıymetini, hastalıktan önce sıhhatin kıymetini, dünyada ahireti kazanmanın kıymetini, ihtiyarlamadan gençliğin kıymetini, fakirlikten önce zenginliğin kıymetini.) 
[Hakim]

Zekâtını vermeyen ve malını ahiret yolunda sarf etmeyen kimse, fakir olunca çok pişman olur. Bir hadis-i şerif meali:
(Tesvif eden helak olur.) [Berika] (Tesvif, hayırlı iş yapmayı sonraya bırakmaktır.)

İfrat ve Tefrit zararlıTembellik, bir işi geciktirmek, sonraya bırakmak nasıl kötü ise, acele etmek de kötüdür. Bunun biri ifrat, diğeri tefrittir. Dinimiz orta yolu, aşırılıklardan uzak olmayı emretmektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşırı giden helak olur.) [Müslim]

Bir kimse, müsrif olursa buna ifrat denebilir. Bir kimse de cimrilik ederse, buna da tefrit denebilir. Dinimiz, her iki aşırılığı da yasaklamıştır. Furkan suresinin 67. âyet-i kerimesinde, israf edenlerle cimrilik edenler kötülenmiş, ikisinin ortası olanlar övülmüştür.

Acele eden fütura düşer. Yani gevşeklik ve bezginlik hasıl olur. Hayırlı bir işin olması için acele eden, gecikince, bezginliğe, ümitsizliğe düşer. Dua eder, hemen duasının kabul olmasını ister. Duası gecikince duayı bırakır, maksudundan mahrum kalır. Acele edenin ihlası, takvası bozulabilir. Şüpheli şeylere, hatta haramlara dalabilir.

Namaz kılarken acele eden, tadil-i erkanı terk edebilir. Hızlı okurken tecvide uymayabilir, yanlış okuyabilir. Onun için ağırbaşlı olmalı, düşünerek hareket etmelidir. Salihlerin vasfı Kur'an-ı kerimde mealen şöyle bildiriliyor:
(Onlar Allah’a ve ahirete inanırlar, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde birbirleriyle yarış ederler. İşte bunlar salihlerdendir.) [A.İmran 114]

Böyle hayırlı işlerin haricinde acelecilik uygun değildir. Düşünerek hareket etmek ve hayırlı işlerde sebat göstermek gerekir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Yavaş, yumuşak davranmak, Allah’ın kuluna verdiği büyük bir ihsandır. Aceleci olmak, şeytanın yoludur. Allahü teâlânın sevdiği şey, yumuşak ve ağırbaşlı olmaktır.) [E.Ya’la]

İftarda acele etmeliİftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısı ile her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Namaz borcu varsa acele kaza etmeliFarz namazı özürsüz, vaktinde kılmamak büyük günahtır. Acele kaza etmek gerekir. Zaruri işler haricinde kaza etmeyi geciktirmek de büyük günahtır. Nafile zaruri iş olmadığı için, nafile kılarak, terk edilen kazayı geciktirmek dört mezhepte de haramdır. [Nafileleri kılarken kazaya da niyet etmeli. Hem sünnet sevabı alınmış olur, hem de namaz borcu ödenmiş olur.] Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkün iken terk etmek, 700 büyük günah işlemek gibidir. (Umdet-ül islâm)

Tevbe edilen günahlar affedilirİnsan günahını ne kadar çok büyük görürse o kadar iyidir. Fakat günahı yüzünden Allahü teâlânın sonsuz rahmetinden ümit kesmek caiz değildir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: İşlediği günahı affımın yanında büyük görene gazaplanırım. Eğer acele etmek şanımdan olsaydı, acele ceza verseydim, rahmetimden ümit kesenlere acele ceza verirdim.) [Deylemi]

Allahü teâlâ, tevbe edilen günahları affeder. Tevbede acele etmeli.

Müstehap işlemek için sünnet terk edilmezCenaze olduğu zaman, Âyet-el kürsiyi ve tesbihleri okumayarak sünnet terk edilmektedir. Cenaze sebebiyle sünneti terk etmek uygun değildir. Cenaze namazını acele kılmak müstehaptır. Müstehap işlemek için sünnet terk edilmez. Cemaat çok olsun diye, cenaze namazını vakit namazlarından sonraya bırakmak mekruhtur. Cemaatın çok olması için, cenazeyi saatlerce bekletip, sonra acele ederek Âyet-el kürsiyi ve tesbihleri terk etmek pek yanlıştır. Özürsüz bir sünneti terk etmemeli, ortadan kaldırmamalıdır.

Ahlak Bilgileri #Acelecilik

Alay etmek

Sual: Müslümanlarla alay edenlere karşı tavrımız nasıl olmalıdır?
CE VAPİmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hindistan’daki İslam düşmanlarının azgınlarını görüyoruz.
Müslümanlarla alay ediyorlar. Müslümanları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, Müslümanlara her işkenceyi yaparlar. Hatta hepsini öldürürler. Yahut onları dinden, imandan ayırırlar. İslam terbiyesini, ahlakını, hayasını, şerefini yok ederler. O halde, Müslümanların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan haya etmeleri lazımdır. (Haya imandandır) buyuruldu. Müslüman olanın böyle çirkin işlerden sıkılması lazımdır. İslam düşmanlarını, Allah’ın emirleri ile alay edenleri, helale, harama aldırış etmeyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketten sakınmalıdır.

Bir kimsenin Müslüman olmasına alamet, İslam düşmanlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde, Tevbe suresi 28. âyetinde kâfirlere Necs yani pis dedi. 95. âyetinde de Rics buyurdu. Rics de pis demektir. Bunun için, Müslümanların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lazımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, onları sevmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikte bulunmaktan nefret ederler. Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözü ile hareket etmek, bu din düşmanlarına kıymet vermek olur. Hem de, onları çok yükseltmek olur.

Onlardan yardım, şifa beklemek ve hele onlar vasıtası ile dua ve ibadet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin suresinin 50. âyetinde ve Rad suresinin 14. âyetinde mealen, (Kâfirlerin duaları ancak dalalettir) buyuruldu. Yani, İslam düşmanlarının duaları kabul olmaz, hiç fayda vermez. Kâfirler, papazlar vasıtası ile yapılan duaları Allahü teâlâ hiçbir zaman kabul etmez. Böyle duaların Müslümanlara faydası olmaz. Yalnız bu suretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, dua ederken, putlarını, Allah’ın düşmanlarını araya korlar. Onlardan dua beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır.

Büyüklerden biri buyuruyor ki:

(Sizden biriniz divane olmadıkça, tam Müslüman olamazsınız). Burada (Divane olmak), İslamiyet’i yaymak için çalışmak, çabalamak ve bu arada kendi faydasını ve zararını hatırına bile getirmemek demektir. Müslümanlığa dokunmasın da, her ne olursa olsun, olmayan da olmasın! Yeter ki, Müslümanlığa bir zarar olmasın! Müslümanlık demek, Allahü teâlânın ve Onun Peygamberinin razı olduğu, beğendiği şeyler demektir. Allahü teâlânın razı olduğu şeyden daha kıymetli ne olabilir?) (C1, m.163)

Küfrü gerektiren sözlerMuteber kitaplarda buyuruluyor ki:
Küfre sebep olan bir sözü, tehdit edilmeden söyleyenin imanı gider. Çünkü her müslümanın bilmesi gereken şeyleri öğrenmesi farzdır. Bilmemesi özür olmaz, büyük günahtır. Küfre girenin önceki ibadetleri yok olur. Tevbe ederse, geri gelmez. Tevbe için yalnız kelime-i şehadet söylemek kâfi değildir, küfre sebep olan şeyden de tevbe etmesi gerekir. (Berika, Hadika)
Burhaneddin-i Mergınani hazretleri, (Kur'an-ı kerimi teganni ile okuyan hâfıza, ne güzel okudun diyenin imanı gider. Tecdid-i iman ve tecdid-i nikah gerekir) buyurdu. (Dürr-ül-münteka)

Ebu Nasr-ı Debbusi hazretleri, Kadi Zahireddin-i Harezmi hazretlerinden naklen buyuruyor ki:
(Bir şarkıcıyı dinleyen veya herhangi bir haram işi gören kimse, haram olduğuna inanarak veya inanmayarak, buna, ne güzel dese, o anda imanı gider. (Müjdeci Mek. 266)

Kâfirlerin ibadet olarak yaptıkları ve kâfirlik alameti olan ve İslamiyet’i inkâr etmek ve inanmamak alameti olan ve tahkir etmemiz vacip olan şeyleri yapan ve kullanan kâfir olur. Bunlardan meşhur olanlarını bilmeyerek veya şaka olarak veya herkesi güldürmek için yapan da, kâfir olur. (Birgivi vasıyyetnamesi)
Zaruri olan ve tevatür ile bildirilmiş olan din bilgilerine inanmayan kâfir olur. İnanmamayı gösteren her söz, ister şaka olarak, isterse gönülden olmayarak olsun küfür olur. (Milel-nihal)
Küfre sebep olan bir işi yapmak küfür olur. Mesela beline, zünnar denilen papaz kuşağını bağlamak ve küfre mahsus şey giymek de böyledir. Bunları mizah için, başkalarını güldürmek için, şaka için kullanmak da küfre sebep olur. İtikadının doğru olması fayda vermez.(Berika)

Miftah-ül-cenne
’de diyor ki
Filan müslüman benim gözümde yahudi gibidir demek küfürdür. Ahirette olacak şeylerle alay etmek küfürdür. Kabirdeki ve kıyametteki azaplara akla, fenne uygun değildir diyerek inanmamak, faiz helal olsaydı demek, İslam bilgilerini ve din âlimlerini aşağılamak da, küfürdür.

Akıllı, bilgili, edebiyatçı olduğunu göstermek için veya yanındakileri güldürmek, sevindirmek veya alay etmek için söylenen sözlerde küfre düşmekten çok korkmalıdır. Bir kimse, küçük günah işlese, buna tevbe et denildiğinde, (tevbe edecek bir şey yapmadım ki..) dese, kâfir olur.

(Filan şey, filan kimsede yoktur, varsa kâfir olayım) diye, yemin eylese, o şey, o kimsede olsun veya olmasın, o kimse, kâfir olayım dediği için küfre girmiştir. Kâfirlerin ibadetleri, İslamiyet’e uymayan işleri güzeldir demek de küfürdür.

Bir kadın, beline bir kara ip bağlasa, (bu nedir) deseler, (zünnardır) dese, kâfir olur. Nasrani olmak, yahudi olmaktan, [amerikan kâfiri olmak, komünist olmaktan] hayırlıdır demek küfürdür.

İlim meclisinde ne işim var veya din adamlarının sözü neye yarar demek küfür olur. Biri diğerine, gel fıkıh kitabını okuyalım dese, o da, (Ben ilmi ne yapayım) dese, ilmi hafife aldığı için kâfir olur. (Miftah-ül-cenne) 
Sual: Kimi din ile, Allah ile alay ediyor. Çirkin iftiralar yapıyor. Böyle bir kimse tevbe ederse affolur mu?
CEVAP Elbette en azılı kâfir pişman olur, sıdk ile ihlas ile Kelime-i şehadet getirirse tertemiz müslüman olur. Bütün günahları affolur. Din ile alay etmeye devam edenin ise, yaptığı yanına kalmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a karşı yalan uyduranların yüzleri, kıyamette simsiyah olacaktır.) [Zümer 60]
 

Ahlak Bilgisi #Alay Etmek

En kıymetli tesbih nedir

Sual: En kıymetli tesbih yani zikir nedir?
CEVAPEn kıymetli tesbih, namazlardan sonra çekilen Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahü ekber’dir.


Bu tesbihten sonra en kıymetli tesbih ve zikir La ilahe illallahdemektir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En üstün tesbih Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber’dir.) [Müslim]

(La ilahe illallah demek 99 belayı defeder, en aşağısı sıkıntıdır.)
[İ.Asakir]

(Temcid, yani
 La havle ve la kuvvete illa billah, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim]

(Zikirde 
"La ilahe illallah"dan, efdali yoktur.) [Taberani]

(Zikrin efdali, La ilahe illallah, duanın efdali de elhamdülillahtır.)
[Tirmizi]

(Allah indinde en kıymetli söz, 
"Sübhanallahi ve bihamdihi"dir.)[Müslim]

(
"Sübhanallah" diyen Uhuddan daha büyük sevaba kavuşur. "La ilahe illallah" ve "Allahü ekber" demek de böyledir.) [Beyheki]

(Gece ibadeti zor gelen, hayra mal sarf edemeyen veya düşmanla savaşmaya korkan, çok 
Sübhanallahi ve bihamdihi desin. Bu, Allah yolunda harcayacağı bir altın dağdan daha kıymetlidir) [Taberani]

(Zor bir duruma düşen, 
"Bismillahirrahmanirrahim ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm" derse, Allahü teâlâ, onu her türlü bela ve musibetten korur.) [Deylemi]


(Cennet hazinesi olan, 
"Sübhânallahi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallahü vallâhü ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah" demeye devam edenin ağaçtan yaprak döküldüğü gibi günahları dökülür.)[Ramuz]

(Dilde hafif, terazide ağır ve bağışlayıcı olan Allah indinde en kıymetli iki cümle: 
"Sübhanallahi ve bihamdihi, Sübhanallahilazim")[Müslim]

(Şu beş şeyi dilinizden düşürmeyin: Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü ekber, La ilahe illallah ve La havle vela kuvvete illa billah.)
[Taberani]

(Allahü teâlânın indinde, tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle Müslüman olarak ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur.) 
[İ. Ahmed]

(Tekbir Allahü ekber,
Tahmid Elhamdülillah,
Tesbih Sübhanallah,
Tehlil La ilahe illallah,
Temcid La havle vela kuvvete illa billah demektir.)

Kur’an-ı kerimde, Bâkıyat-üs-sâlihat [sürekli kalan iyi işler] geçmektedir. Resulullah buyurdu ki: (Bâkıyat-üs-sâlihatı, çok söyleyin. Bunlar; tesbih, tehlil, tahmid, tekbir ve temciddir.)[Taberani]

Her gece yatarken yüz defa (Sübhânallahi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallahü vallâhü ekber) okuyan kimse, yüz defa tesbih, tahmidve tekbir söylemiş olur. Böylece, muhasebe yapmış, kendini hesaba çekmiş sayılır.

Bir kimse, (Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim)derse, hem tesbih [sübhanallah], hem tekbir [Allahü ekber], hem tahmid [hamd] , hem tehlil [la ilahe illallah], hem temcid [la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim] söylemiş olmakla, en kıymetli tesbihi okumuş olur.

Zül-celal vel-ikramKur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ancak celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.)[Rahman 27]

(Celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin adı çok yücedir.) [Rahman 78]
[Celal, Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarındandır, azamet, büyüklük, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.]

Âyet-i kerimede geçen zül-celal vel-ikram ifadesinin ism-i a’zamdan olduğu bildirilmiştir. Bu bakımdan bilhassa dualarda bunu çok söylemek gerekir. Peygamber efendimiz, bir kimsenin (Ya zel-celali vel-ikram) diyerek dua ettiğini duyunca, (Allah’tan ne istersen iste, duan kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)

Başka bir hadis-i şerif de şöyle:
(Ya zel-celali vel-ikramı çok söyleyin, ona çok devam edin.)[Tirmizi]
Bumerang - Yazarkafe

En Kıymetli Tesbih Nedir

20 Mart 2015 Cuma

Gusül, Allâh-ü Teâlâ'nın emrettiği, hem maddi hem de manevi temizlik şeklidir. Namazın doğru olması için, abdestin ve guslün doğru olması lazımdır. Cünüb olan her kadının ve erkeğin, hayzdan ve nifasdan kurtulan kadınların, namaz vaktinin sonunda o namazı kılacak kadar zamann kalınca, gusül abdesti alması farzdır. Gusül abdesti boy abdesti olarakta bilinir. Namaz kılan ve kılmayan herkes, bir namaz vaktini cünüb geçirirse, çok acı azab görecekdir. Su ile yıkanmak mümkin olmazsa teyemmüm etmelidir. Cünüp olan kimse, ilk fırsatta gusletmeye çalışmalıdır. Bu durumda, ancak içinde bulunduğu namaz vaktinin çıkmasına kadar izin vardır; guslün daha fazla geciktirilmesi günah olur. "Eğer cünüp iseniz iyice yıkanıp temizlenin" (Mâide sûresi, 6) Gusül Abdesti Nasıl Alınır: - Gusletmek isteyen bir kimse, banyoya girmeden ''Eûzü- Besmele'' çeker ve sol ayağı ile banyoya girer (Eğer banyoya girdikten sonra Besmele çekmek gerekirse kişi, Besmeleyi ağız kıpırdatmadan içinden çeker). - "Niyet ettim Allah rızası için gusül abdesti almaya" diye niyet eder. - Önce avret mahallini temizler (Avret mahalli kadınlar için diz kapağı ile koltukaltı hizası arası, erkekler için göbeğin üstü ve diz kapağının altıdır). - Önce namaz abdesti alır. - Bundan sonra ağzına üç kere dolu dolu su alır ve her defasında ağzını boğazına kadar gargara yapmak sûretiyle çalkalar (Oruçlu ise boğazına su kaçmamasına dikkat eder). - Sonra burnuna üç defa su çekerek burnunu temizler, buradaki ölçü, çekilen suyun burnu sızlatacak derinlikte olmasıdır. - Daha sonra kuru yer kalmayacak şekilde bütün vücut yıkanır. Göbek boşluğuyla küpe deliklerine su gitmesi hususuna dikkat edilmelidir. - Önce başa, sonra sağ omuza ve sol omuza birer defa su dökülür, bu işlem üç defa tekrarlanır. - Ayak altında su birikmişse çıkarken ayaklar yıkanır. - Daha sonra sağ ayak ile gusledilen yerden çıkılır. - Gusül abdesti niyeti olmadan, bütün vücudu yıkamak gusül yerine geçmez.

Güsül Abdesti Nasıl Alınır?

Vitir namazı vacibdir

Sual: Vitir Şafii’de sünnet, Hanefi’de nasıl vacib oluyor?
CEVAPİctihadla çıkarılan hükümler farklı olabilir. Farklı olması da rahmettir. İctihad, ictihadı nakzetmez. Bir mezhepte helal olan bir şey, diğer mezhepte haram olabilir. Ahirette, herkes, tâbi olduğu mezhebe göre muamele görecektir. Mesela koç yumurtası yiyen Şafiilere bir şey sorulmadığı halde, Hanefiler sorguya çekilecek, yasak edilen şeyi niçin yedikleri sorulacaktır.


Bu dünya işlerinde bile böyledir. Silah taşımak bazı ülkelerde serbest, bazılarında yasaktır. Herkes kendi kanununa göre sorguya çekilir.

Vitir namazı hakkında çeşitli hadis-i şerifler vardır. İkisi şöyle:
(Vitir haktır. Vitri kılmayan bizden değildir.) [Ebu Davud]

(Vitir namazı bana farz, size nafiledir.) [Deylemi]

Şafii, Maliki ve Hanbeli âlimleri de, vitrin sünnet olduğu hükmünü çıkarmışlardır. Sünnet nafile demektir.

Hadis kitaplarından hüküm çıkarmak, ancak müctehid âlimlerin işidir. Son hadis-i şerifi okuyan bir Hanefi, vitrin nafile olduğunu zanneder. Onun için sık sık izah ettiğimiz gibi, hadis-i şeriflerden hüküm çıkarmaktan sakınmak gerekir.

Hanefi âlimleri, buna ve başka delillere dayanarak vitrin vacib olduğunu bildirmişlerdir.

İmam-ı Rabbani 
hazretleri buyurdu ki:
(Hadis-i şeriflerle amel etmek, bize caiz olmaz. Mezhebimizin hükmüne aykırı gibi görülen hadis-i şerifler, âlimlerin sözlerini reddetmek için delil ve senet olamaz. Bir Hanefinin, imam arkasında Fatiha okuması mezhepten çıkmaktır, ilhaddır.) [Müjdeci m. 312, Mebde ve Mead 31]

M. Hadimi 
hazretleri buyuruyor ki:
(Dindeki dört delil, müctehidler içindir. Bizim için delil, mezhebimizin bildirdiği hükümdür. Çünkü bizler, âyet ve hadisten hüküm çıkaramayız. Mezhebin bir hükmü, âyete, hadise uymuyor gibi görünse de yanlış değildir. Çünkü âyet ve hadis ictihad isteyebilir, başka bir âyet veya hadisle değişmiş olabilir veya bilmediğimiz bir tevili vardır.) [Berika s. 94]

Sual: Vitri gece yarısından sonra kılmak istediğimizde, uyanamayıp kazaya kalırsa, sabah yatsıyı da kaza etmek lazım mı?
CEVAPVitir müstakil namazdır. Gece yarısından sonra kılmak iyidir. Vitir kılınmazsa yatsıyı kaza etmek gerekmez. Vitri kaza etmek gerekir. Gece yarısı kalkamayanların vitri de yatsıyla beraber kılıp yatmaları gerekir.

Sual: Vitir namazının kazası kılınır mı?
CEVAPEvet kaza edilir, çünkü vacibdir.

Sual: Vitir namazında 4. rekata kalkarsak 5'e mi tamamlamamız gerekir?
CEVAPSecdeden önce hatırlarsak, oturur secde-i sehv yaparız. Dördüncü rekatın secdelerini de yapınca hatırlarsak, o zaman bir rekat daha kılıp beşe tamamlarız. Ancak üçüncü rekatta oturmuş olmamız şarttır. Oturulmamışsa, dört rekat bitince selam veririz. Hepsi nafile olur, vitri yeniden kılarız.

Sual:
 Vitri kılarken, üçüncü rekatta zammı sureden sonra Kunut duaları için ayakta tekbir getirirken, elleri kulaklara değdirip öyle mi tekbire başlayıp bağlarken bitirmeli?
CEVAP
İftitah tekbiri gibi yapmalı. Yani Al.. derken kulaklara değmeli, ekber denince bağlanmış olmalı. Başka türlü de yapılsa caiz olur.


Sual:
 Vitri kılarken, Kevser, Felak ve Nas surelerini okumak uygun mu? (Kevser 3 âyet, Nas 6 âyet olduğu için soruyorum.)
CEVAPKevser’den sonra Nas okunsa mekruh olur. Kevser’den sonra Felak okunduğu için uygundur. Nas Felak’tan sonra okunuyor, üç âyet değil, bir âyet fazla olduğu için mahzuru olmaz

Sual: Farz namazlarda kıyam farzdır. Vitirde de kıyam [ayakta durmak] farz mıdır?
CEVAPEvet farzdır. (Sirac-ül-vehhac)

Sual:
 Vitirde Kunuttan önce tekbir alırken, eller aşağı salmadan mı kaldırılır?
CEVAPEvet.

Sual: Vitir kazası olan da, sünnet kılamaz mı?
CEVAPHayır.


Sual:
 Vitir namazının niyetini yaparken, yatsı namazının vitir namazı mı, vaktin vacibi mi 
demek lazım?
CEVAPVitir müstakil bir namazdır, gece namazıdır. Sadece vitir veya vitir vacib diye niyet edilir.

Sual:
 Kunut duası vacib mi, sünnet mi?
CEVAPİmam-ı a'zam hazretlerine göre, vitir de, Kunut okumak da vacibdir.(Redd-ül-muhtar)

Sual:
 Kunut duasını bilmeyen ne okur?
CEVAPKunut duasını bilmeyen kimse öğrenene kadar, üç kere istiğfar okur. Mesela, (Allahümmağfirli) der. Yahut bir kere (Rabbenâ âtinâ...)âyetini sonuna kadar okur.

Sual: Kunut okumayı unutan, rükuya eğilirken geri dönebilir mi?
CEVAPTamamen eğilmeyince geriye dönülür.

Kunut okumayı unutmak
Sual: 
Rükûda kunut dualarını okumadığını anlayan kimse, ne yapar? Dönüp kunutları okuması gerekir mi?
CEVAPRükûda kunut dualarını okumadığını hatırlayan kimse, artık geri dönmez, namazın sonunda secde-i sehv yapar; ama zamm-ı sureyi okumadığını hatırlarsa geri döner. Zamm-ı sureyi okur ve rükû yapar. Önceki yaptığı rükû geçersiz sayılır. Rükû etmeyip secdeye giderse, namazı bozulur; çünkü kıraatten sonra rükûa gitmek farzdır. 

Vitir, Ramazan ayında imamla kılınırken, imam, unuttuğu kunutları okumak için geri dönüp kunutları okurken, başka biri imama uysa, bu rekâta yetişmiş sayılmaz; çünkü rükûu kaçırmıştır.


Sual: Yatsıyı kıldıktan sonra vitri başka elbise ile kılan, yatsıyı kıldığı elbisenin necis olduğunu görse, vitri de iade eder mi?
CEVAP 
Evet. Çünkü vitrin vakti, yatsı namazından sonra başlar, sabaha kadar devam eder.

Ancak, (Necasetli elbiseyle kıldığım yatsı namazını Mâlikî mezhebine göre kıldım) diye niyet ederse, iki namazı da iade etmesi gerekmez. Çünkü Mâlikî’de necis elbise namaza mani değildir. Kasıt olmadığı için Mâlikî’yi taklit etmekte mahzur olmaz.

Sual:
 Vitri kılarken, son rekâtta zamm-ı sureyi okumayı unutup, kunut tekbiri alan kimse, kunut dualarını okurken hatırlarsa, ne yapması gerekir?
CEVAPUnutulan zamm-ı sureyi okur, sonra tekrar kunut tekbiri alıp kunut dualarını okur. Vacib olan zammı sureyi geciktirdiği için secde-i sehv de gerekir.

Sual: 
Ramazan ayında, bir kimse, imamla beraber vitir kılarken, henüz kunutu bitirmeden, imam rükûa varmış olsa, o kimse ne yapar?
CEVAPKunut okumayı bırakıp imama tabi olur. Onunla rükûa eğilir. (F. Hindiyye)

İmamla vitir kılarken
Sual: Ramazanda, vitrin üçüncü rekâtının rükûunda imama yetişen kimse, namazının kalan kısmını kendi kılarken Kunut okur mu?
CEVAPÜçüncü rekâtı imamla kılmış sayıldığı için, artık Kunut okumaz. İmama daha sonra yetişirse okuması gerekir. Yani vitri baştan kılıyor gibi kılar. (Hindiyye)


Kunut duaları
Sual: Kunut dualarının ikisini de mi okumak vacibdir?
CEVAPBirini okumak vacib, diğerini de okumak sünnettir.

Sual: Ramazanda imamla vitri kılarken, vacib olan kunut dualarının biri yetişmezse, imamla rükua gidilince, vacibi terk edilmiş olur mu? Yani kunut okumak imamla kılarken de vacib midir?
CEVAPKunut duası, imama uyan için, vacib değil sünnettir. (Redd-ül-muhtar)

Vitri cemaatle kılarken
Sual:
 Ramazanda vitre ikinci rekâtta yetişen kimse, imam selam verdikten sonra kalkınca, kunut dualarını tekrar okuması gerekir mi?
CEVAPHayır, tekrar kunut dualarını okumaz.

Vitirde aynı sûreleri okumak
Sual: Vitir namazında Asr, Kevser ve İhlâs’ı devamlı okumak mekruh olur mu?
CEVAPVacib olan Vitir namazı, sûre okuma yönünden nâfile gibidir. Yani nâfilelerde olduğu gibi, vitirde de hep, AsrKevser ve İhlas sûrelerini okumak mekruh olmaz. Nâfile namazların aynı rekâtlarında aynı sûreleri okumak mekruh değildir.

Vitri önce kılmak
Sual: 
Yatsının sünnetini kıldıktan sonra, unutup farzı kılmadan vitri kıldım. Sonra yatsının farzını kıldım. Kıldığım vitri iade etmem gerekir miydi?
CEVAPVitri, kasten yatsının farzından önce, kılmak sahih olmaz, ama unutarak kılınınca, vitri iade etmek gerekmez. Unutmak burada özür oluyor. (Mecmua-i Zühdiyye)

Vitirde aynı sûreyi okumak
Sual: Vitir namazında AsrKevser ve İhlâs’ı devamlı okumak mekruh olur mu?
CEVAPVacib olan Vitir namazı, sûre okuma yönünden nâfile gibidir. (Nimet-i İslam)

Yani nâfilelerde olduğu gibi, Vitirde de hep, Asr, Kevser ve İhlassûrelerini okumak mekruh olmaz. (Tergib-üs-salat)

Nâfile namazların bir rekâtında aynı sûreyi tekrar okumak ve bir sûreyi iki rekâtta tekrar etmek mekruh değildir. (Halebî)
Vitirde birinci rekâtta A’lâ, ikinci rekâtta Kâfirun ve üçüncü rekâttaİhlas okumak mekruh olmaz. Çünkü Peygamber efendimiz, "sallallahü aleyhi ve sellem" Vitir namazını bu şekilde de kılmıştır. (Halebî)

Vitir kılarken
Sual:
 Vitirde sırayla Felak, Nas, Fil sûresini okumak mekruh mu?
CEVAP
Felak
 ve Nas’tan sonra Fil sûresi okunursa, geriye dönüldüğü için mekruh olur. (Hindiyye, Redd-ül muhtar)

Vitir Namazı Vaciptir